Muhammed çevresinden gelen paganist görüş ve uygulamalarla ilgilenmedi. Kendisi, aynı dönemde herhangi bir puta tapmamakla birlikte, başkalarının tapınmalarına da açıkça karşı çıkmadı. Onun bu dönemdeki tutumu İslam inancının kutsal kitabı Kur'an’da “...oysa, vahiyden önce, kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin” (42/Şura Suresi, 52) ve “Allah seni yorulmuş halde buldu ve doğru yola yönlendirdi.” (43, 7) ifadeleriyle gösterilir. Bununla birlikte gerek kendi ülkesinde, gerekse gezip gördüğü ülkelerdeki toplumlarda dinsel inanç ve ahlak bakımından gözüne çarpan çöküntü, sapkınlık ve bozulmalar üzerinde derin izler bıraktı ve onu bu konularda düşünmeye sürükledi.
Hatice'nin kuzeni Varaka Bin Nevfel Hıristiyan'dı ve bilimle ilgiliydi. Tevrat ile İncil'i de kapsayan Kitabı Mukaddes'i iyiden iyiye incelemiş ve Arapça'ya tercüme etmişti. Dinler tarihini çok iyi biliyordu. Araştırmaları sonucunda puta tapıcılığı bırakıp Hıristiyanlığı kabul etmişti. Varaka'nın Muhammed'e Yahudi ve Hristiyan dini metinlerini okuduğu, Adem'den İsa'ya kadar bütün Peygamberlerin menkıbelerini anlattığı iddia edilir. Başta Kuran'ın kendisi olmak üzere tüm islami kaynaklar buna şiddetle karşı çıkarlar.
İlk vahiy geldikten sonra Hatice, Muhammed'i Varaka Bin Nevfel'e götürmüştür. Olanlari dinleyen Varaka'nin, Muhammed'e kendisinin beklenen peygamber, gelen meleğin Cebrail olduğunu söyleyip “Kavmin seni Mekke’den çıkaracakları zaman keşke sağ olsam da sana yardım etsem!” temennisinde bulundugu ifade edilir.